Doğmamış Çocuğa Mektup kitabını okuyanız var mıdır bilmem. Ben ilk çocuğum Yağmur'a hamile olduğumu öğrendiğimde onu okumuştum. Daha çok ağlamış ve karın ağrısı çekmiştim, ama sanırım annelerin elle ya da sanal ortamlarda çocuklarına dair birşeyler yazma fikri belki de ilk o kitapla atılmıştır.. Bir anneden çocuğuna taa fasulye boyutundayken bile birşeyler yazdırtan o içgüdüler yok mu ah o içgüdüler! Ben de o ilk günlerden başlamıştım yazmaya, hem de yeri geldi ağlayarak...Yine de ağlamak güzel bir şey. İçine atıp duygusuz bir moron olmaktansa; herşeye gözlerinin dolması, birini çok sevip ona bakınca yüzünün kızarması, o uyurken yanına uzanıp burun deliklerinin inip çıktığını gördükçe gözlerinin dolması, karşında şarkı söyleyecek yaşa geldiğinde onu izlerken "Vay be bu yavruyu ben doğurdum!" denmesi harika bir duygu..
Tektim, iki olduk.. İkiydik, üç olduk.. Ve şimdi de dört olduk.. Tek çocuklu bir anne olacağımı bile küçükken zar zor hayal ederdim. Ama başıma gelince, hayatımın en güzel günışığı oluvermişti. Onunla geçen altı macera dolu seneden sonra şimdi ikinci yavrumuzu da aramıza katmaya karar verdik. O da günışığım.. Olduk mu dört kişi! Duygu ve maceralarımı paylaşmak amacıyla size açtığım bloguma hepiniz hoşgeldiniz:)
9 Eylül 2013 Pazartesi
31 Temmuz 2013 Çarşamba
Bir sene geçti gitti..
Nasıl oldu olacak mı derken oğluşum Denizcik 1 yaşını doldurdu bile.. Bu bir senenin hiç de öyle kolay geçtiğini söyleyemeyeceğim. Belki de hayatımın en zor yıllarından biriydi. Yağmur'un ablalık deneyimine alışmaya çalışması, kıskanmaları, ilkokula hazırlanması, benim tezimi yazmaya çalışmam ve Deniz'ciğin hayata tutunma çabaları, Alkım'ın işinin yoğunlaşması derken herşey üst üste geldi. Ama halen inanamıyorum, belki de en zor kısmını atlattık. Çok da güzel oldu iki yavruşla bugünlere gelebilmemiz..
3 Ocak 2013 Perşembe
Merhaba 2013
Yalnız ben değilim düşleyen... |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)