Mini minnacık bir oluşumun nasıl bir mucize olduğunu anneler biliyordur belki, hadi bir de doktorlar bilsin… İçlerinde bu oluşumun haberini ilk aldıkları günden itibaren heyecanını yaşayan ama aynı zamanda yeni bir sorumluluk almanın verdiği bilinmezliği de yaşayan ya da yıllardır tek canla yaşamaktan kaynaklanan bir “alışkanlık”tan vazgeçmeye çalışan anneler. Doğdukları günden bugüne yemek yediklerinde sadece kendileri için yiyen, bir yere yürüdüklerinde sadece kendi yorgunluklarını hisseden, birşeyi sevip sevmediklerine karar verirken kendileri üzerinden yorum yapan anne adayları artık, içlerinde bir kalp daha taşımanın ilginçliğini hissetmeye başlarlar.
Yaşamınızı devam ettiren bu
kutsal organ, artık bir yenisini daha içinde barındırıyordur. İki kol, iki bacak
yerine artık dört kol ve dört bacak vardır vücudunuzda. Yemek yerken artık
çevrenizde sizi düşünenler “İki kişilik ye” demeye başlar. Hatta sizinle
birlikte sevdiğiniz kişi de bulantılar yaşamaya başlayabilir! Bu hisler en
temelinde iki kişilik, bazen ise böyle üç kişilik olabiliyor yani. Siz nasıl
onun varlığını içinizde hissediyorsanız, o da ikinci gelişim ayından itibaren
sizin sesinizi duymaya, sizin içinizdeki hareketlerden etkilenmeye başlamıştır.
Karşılıklı bir etkileşim içindesinizdir, dünyanın en son bencil olabilecek
insanı belki de sizsinizdir artık. Gerçi vücut yapınız duruma öylesine uyum
sağlar ki; onun istemediği hiçbirşeyi siz de istememeye başlarsınız, onun
ihtiyacını duyduğu veya eksikliğini hissettiği şeyleri sizin vücudunuz da
istemeye başlar. Sabah uyandığınız andan itibaren onunla iletişiminize
başlarsınız, güne onu hazırlarsınız tıpkı kendinizi hazırladığınız gibi. Aslında
en fazla göbeğiniz büyümeye başladıkça bunu fark edersiniz, elinizi yavaşça
gezdirmeye başlarsınız, onunla konuşmaya devam edersiniz. Hatta bazen sizi öyle
bir duyar ki; tekmesiyle veya minik kol ve el hareketleriyle cevap bile verir
size. Sanki içinde bulunduğunuz ortamdaki herşeyden etkileniyor sanırsınız. Kötü
şeyleri duyacak diye endişe edersiniz. Siz birşeye duygulanınca o da
hüzünleniyor sanırsınız, siz korkunca o da korkup sizin içinizdeki kaslara,
damarlara daha çok sarılacak sanırsınız. Siz sevinince o da bunu duyup mutlu
oluyor sanırsınız.
İşte ben de baharın ilk günlerinden beri bu
duyguları yaşıyorum. Ona Mayıs ayının güzelliğini, şehrin nasıl
tomurcuklandığını, gelecekte nasıl bir dünyanın onu beklediğini, ama merak
etmemesi gerektiğini çünkü daha mücadele edecek uzun bir ömrün onu beklediğini
anlatmak istiyorum. Sanki içimden geçen herşeyi o da yaşıyor ya da hissediyor
gibi düşünüyorum. Sokakta beni (veya bizi!) görenlerin verdiği tüm olumlu
tepkiler, şaşkın sevinçler, paylaşımlar onun gelişimini olumlu yönde etkiliyor
sanıyorum. Belki de bunların hepsi oluyordur gerçekten. Dolayısıyla onu hep koruma ihtiyacında
oluyorum. Birbirini seven iki kişinin bu minik oluşumu hazırlıyor olması daha da
manidar. Doğduktan sonrasını hayal ettiğimde, bu kadar minik bir canlının nasıl
olup da büyüdüğünü, bizimle iletişime geçtiğini, içimdeyken göremediğim yüzünün
nasıl olacağını, sesinin, gözünün nasıl olacağını düşündükçe heyecanlanıyorum.
Ona ilk günden beri ismiyle hitap ediyorum, ben çok söylersem doğduğu zaman
adını biliyor olacak gibi geliyor. Onu sahiplenmiyorum, sahiplenmiyoruz; o bir
yürek; içimde büyüyen ve iki kişinin oluşturduğu… Onu yola hazırlamak
istiyoruz.
Ve aradan bir süre geçtikten sonar
bebeğimizin kız olacağını öğreniyoruz! Bu, içimizi daha da kıpır kıpır yapıyor.
Bu dünyaya bir kadın yetiştirmek! Erkek olsaydı, kadınlara zulüm eden bunca
erkekle dolu bir dünyaya farklı bir erkek yetiştirmek için mücadele verecektik,
belki o da anlamlı olacaktı. Ama şimdi kız olduğunu biliyoruz ve sanki daha bir
rahatladık. Ve ne mutlu ki babası da kız olduğu için havalarda uçuyor. Şimdi
artık misyonumuz daha da ikiye katlandı, bu dünyaya ve böyle bir ülkeye, 52
cm’den alıp boyumuza gelene kadar büyüteceğimiz bir kadıncık yetiştireceksiniz
ve o da gözlerinizin içine bakacak. Ona öğreteceğimiz her bir adım, her bir
kelime, her bir öğreti yerini yıllarca koruyacak ve onun temiz kalbinde yer
edecek ileride kendini hazır hissetmesi için. Yeri gelecek onu da üzecekler, o
da yanlışlar yapacak. Okulda, sokakta, işyerinde ve gelecekte hayatını
birleştirmek istediği kişilerle yaşarken kalbi kırılacak belki, bu yüzden onu
yaşama iyi hazırlamanız gerek. Okuduklarımla, onun için yeni öğrendiğim
şeylerle, biriktirilen kupürlerle, fotoğraflarla, yaptığım gözlemlerle,
hamileyken düşlediklerimle, çevremizle paylaştıklarımla onu dünyaya geldiği
andan itibaren kucaklayacağız. Ona kalıplar ve kimlikler yüklemek istemiyoruz.
Kendisi birçok şeyi fark etsin, keşfetsin istiyoruz ama içten içe doğduğu günden
itibaren eşitlik, kardeşlik, özgürlük ve devrimci sorgulamalarla büyüyecek evde
ve sokakta…
Evet, şimdi yolumuz uzun. Ben de bu
duygularla büyümüş genç bir anne adayı olarak çok heyecanlıyım. Kısacası, şu an
iki kişiyiz. Bugüne kadar yaşadıklarımın, kendi anne ve babamdan aldıklarımın,
sevdiğimin kendi birikimlerinin ve ikimizin beraber biriktirdiklerinin bir
sonucudur Deniz’lere yağacak olan Yağmur’lar… Ona şimdi içimde ve sonra
“dışarıda” çok iyi bakmak istiyoruz ki, gelecekte daha güzel bir dünyanın düşünü
kendisinden başlayarak sağlıklı bir şekilde yaşatabilsin. İlk adımlarını atarken
bunun umuduyla atsın, Denizler ve Yağmurlar çoğalsın diye…Deniz Yağmur’un
varlığını 1 Nisan günü öğrenmiştik, şu an 6. ayımızı doldurduk, siz bu yazıyı
okuduğunuzda büyük ihtimal doğmuş olacak.
Her annenin ve anne adayının umut ve sevgi
dolu bir annelik geçirmesi dileklerimle, şarkılarla, şiirlerle, mektuplarla ve
bunun gibi paylaşılan binlerce yazının umuduyla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder